9232,9%-1,73
34,53% 0,17
36,59% 0,07
2925,66% 0,20
4967,14% 0,00
Türk ve Japon akademisyenler Tasavvufun köprü olmak anlayışını ele aldı
Cemalnur Sargut: “Allah'a yaklaşma arzusu sema ritüelinin merkezinde”
Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünün, Kyoto Üniversitesi, Asya ve Afrika Saha Araştırmaları Enstitüsü ile ortaklaşa yürüttüğü ve 6 yıl sürecek proje kapsamında, sema’ ritüelinin mistik anlamı ve musikiyle kesişen yönlerinin ele alındığı sempozyum düzenlendi.
Cemalnur Sargut: “Sema’, insanın yetkinlik yolculuğunu sembolize eder”
Nermin Tarhan Konferans Salonunda gerçekleştirilen sempozyumun açılış konuşmasını yapan Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Cemalnur Sargut ‘Sema ritüelinin’ temel amacının insanın nefsinin aşırı istek ve arzularını bir kenara bırakarak Allah'a adanmayı ve O'nun kelamını içselleştirmek olduğunu söyledi.
Semanın yalnızca fiziksel bir ritüel olmanın ötesinde, aynı zamanda manevi bir yolculuğun ve derin içsel dönüşümün sembolü olarak öne çıktığını vurgulayan Sargut, “Sema saf niyetin ifadesi olarak değerlendirilirken, insanın Allah'a yaklaşma arzusu da bu ritüelin merkezindedir. Sema, bedenin sembolik dönüşlerini, ruhun yükselişini ve manevi gelişimini temsil eder. Aynı zamanda insanın içsel olgunlaşmasını sembolize eder. Gönül coşkusu manevi zenginlikler yalnızca musiki ve sema birleştiğinde dışa yansır. Bir İnsanı yaratanına döndürmeyen bir musiki ile dönme sema olamaz, sema ruhtan kaynaklanmalıdır, cesetten değil. Sema duymak işitmek anlamına gelir. Allah’ın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim oku diye başlar. Oku diye başlayan bir kitabı anlamak için dinlemek gerekir. Hakikat kulaktan girer ve gönülde yerleşir. Semanın sağdan sola kalbin etrafında çark atıp dönerek Allah’ın sonsuzluğuna teslim oluşunu anlatan bir ibadet olduğunu unutmamak gerekir, bir gösteri değil; ibadet. Sema Kâbe’nin etrafında tavaf ile aynı sembolizmi taşır. Hacılar gönül makamında olan Kâbe’nin etrafında döner. Semada, insan kendi gönlü etrafında dönerek kötü huylarından arınır. Niyet ruhen yükselmek ve Allah’a giden yolda mesafe kat edebilmektir. O gönül Allah’ın nurunun makamıdır. Âyetin manası üzere ‘Allah yerlerin ve göklerin nurudur’” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç: “Sema ritüeli, hak kelâmının bedenle ifadesidir”
Sempozyum açılış konuşmalarında söz alan Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Öğr. Üyesi ve IRCICA (İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) Genel Direktörü Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç ise konuşmasında sema ritüelinin taşıdığı öneme dikkat çekti. Kılıç, geleneksel Türk kültürünün önemli bir unsuru olarak bilinen semanın derin anlamlarının olduğunu kaydetti. Sema ritüelinin ruhu manasında saklıdır. Tasavvufta gaye Allah’ı tanımaktır, bilmektir.
Türk halk kültüründe de semanın derin izler taşıdığına dikkat çeken Prof. Dr. Kılıç, “Sema sadece tasavvuf dünyasına özgü değil, aynı zamanda Türk halkının kalpten kalbe giden yolculuğunu simgeler. ‘Sen benimsin, ben seninim’ diyenlerin Allah ile yakın irtibatı sürdürdüklerini ifade etti. Bu anlayış sadece bir ifade biçimi değil, bir yaşam tarzını da temsil eder.” dedi.
Sema ritüelini hak kelamının yapıldığı yer olarak tanımlayan Kılıç, “Bu özel ritüel kulaktan kulağa aktarılmasıyla sema adını aldı. Sema, sadece bir dini ritüel olarak görülmemeli. Aynı zamanda Hak sohbetinin yapıldığı her mekânda semanın varlığını hissetmek mümkündür. Hak sohbetinin olduğu mekânlar kendiliğinden sema mekânlarıdır. Bir kâmilin sohbet meclisine de sema meclisi denilir. Kalpten kalbe yol vardır” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Hikmet Koçak: “Bu projenin daha güzel hizmetlere vesile olacağını umuyorum”
Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hikmet Koçak ise konuşmasına, “Türkiye’de az sayıda olan tematik Enstitülerden birisi olarak bir Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünün üniversitemizde bulunmasından ve bu enstitü sayesinde Japonya’da bulunan Kyoto üniversiteyle birlikte 6 yıllık bir çalışma planlanmasından memnuniyet duyuyorum.” diyerek başladı.
Bütün insanlığa ışık tutacak bir proje olarak başlayan çalışmaların aynı şekilde devam etmesini umduğunu ifade eden Koçak, “Nasıl ki teknolojik gelişmeler insanın dünyevi ihtiyaçlarına bakıyor, diğer bir ihtiyaç da vicdanına ve kalbine bakıyor. O yüzden bu toplantıları önemsiyorum. Bu konuda daha çok çalışılması ve insanlığa veri sunulması gerektiğini düşünüyorum. Üsküdar Üniversitesi ile Kyoto Üniversitesinin bu öncülüğünün daha güzel hizmetlere vesile olacağını umuyorum.” İfadelerini kullandı.
Prof. Dr. Kenan Gürsoy: “İnsanı anlamaya gayret eden hiçbir faaliyet, ihmal edilesi değildir”
Açılış konuşmalarının ardından programın ilk oturumu Cenan Vakfı Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Vatikan eski Büyükelçisi Prof. Dr. Kenan Gürsoy’un yönettiği oturumla başladı. Projeye ilişkin açıklama yapan Gürsoy, “Bu konuda araştırmalar yapılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. İnsan için olan, insana insan olmak bakımından hizmet eden, ona kültürünü tanıtan ve içindeki insanı anlamamıza gayret eden hiçbir faaliyet, batı veya doğu fark etmeksizin, ihmal edilesi değildir. Bizim medeniyetimizin çok önemli bir ögesi olarak tasavvuf düşüncesi tam
Kadimden Geleceğe Doğu Batı Köprüsü…
Öte yandan Üsküdar Üniversitesi Fuat Sezgin Konferans Salonunda “Kadimden Geleceğe Doğu Batı Köprüsü Projesi” İstanbul buluşması etkinliği gerçekleştirildi.
Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü proje kapsamında Almanya’dan da 22 katılımcıyla bir araya geldi.